22 Mart 2013 Cuma

Düğün

Gelin kızımız damada sürpriz olsun diye, düğünde Sampiyonlar Ligi müziği çaldırıyor. Evlenilecek kız mı demistiniz? 


2 Mart 2013 Cumartesi

Coutinho Dokunuşu




Daha 36. saniyede gerçekleşen pozisyonda Kone vuruşu daha güzel yapabilseydi maça 1-0 geriden başlamış olacaktı Liverpool. Bu pozisyondan sonra topa hükmeden, ayağa paslarla rakip yarı alanına gitmeye başladı Liverpool ve bunun meyvesini de aldı. 2. dakika da Coutinho; çok güzel bir çalım ve ardından aynı şekilde ortasıyla Downing’e golü attırdı.

Bu dakikalardan sonra Wigan daha çok gelmeye başladı Liverpool kalesine doğru. Bu dakikalarda Reina’nın kurtardığı yarım vole sonrası Liverpool tekrar atağa geçti Suarez diğer maçlar olduğu gibi gene golünü attı. 2-0’dan sonra oyun tamamen Liverpool’un hükmünde geçmeye başladı ve kazanılan frikik sonrası Suarez durumu 3-0’a getirdi.

Liverpool iyice rahatladıktan sonra ilk yarının devamını rölantiye alarak oynadı. Son 10 dakika da iki takımda birer pozisyon buldu ama değerlendiremedi.

İkinci yarının daha başında Suarez’le golü tekrar bulduk ve yavaş oynamaya başladık. Bu galibiyet takım adına çok iyi oldu. Son 3 maçtır bol gollü maçlarımıza devam ediyoruz ve yorulmadan kazanıyoruz. Takım gelecek adına çok büyük umutlar veriyor. WBA’nın yenildiği haftada galip gelmemiz de sıralamamız açısından çok önemli oldu.

Maçta bizim açımızdan en olumsuz yön gereksiz şekilde fazla pozisyon vermiş olmamız. Defans isim olarak iyi isimlerden kurulu ama bir türlü birlikte oynamayı öğrenemediler maalesef. Umarım zamanla o da oturur.

Maçın yıldızları Suarez ve Coutinho. Ama bu maç özelinde Reina bu senenin en iyi performansını gösterdi. Onun böyle performanslarını özlemişiz.

You’ll never walk alone!

21 Ocak 2013 Pazartesi

All-Star


All Star kadro ve formaları açıklandı bildiğiniz gibi. Kadroları ben hemen şöyle yazayım kenarda dursun;

Batı: CP3-Kobe-Durant-Griffin-Howard(Bu adam nasıl alınır amına koyim ya!?)

Doğu:Rondo-Wade-Carmelo-LeBron-Garnett(Burada da bok vardı Wade’i aldınız diyecem de, Doğu’da adam yok ak.)

Evet böyle iki tane itirazım var tabi ki. Hayır fena mı olurdu Duncan olsaydı şurada? Howard ne yaptı da bu kadar oy verildi lan? Neyse, sinirlendim gene.

Bu senenin formaları da geçen seneye nazaran daha güzel bence. Hiç değilse sonunda kırmızı-altın, mavi-gümüş karışımlarından kurtulmuşlar. Formaları beğendim.

 

LeBron ve Kobe’nin içine etmeyeceği, CP3’ün paslarla; Griffin’in de smaçlarla coşturacağı bir All Star olsun. Batı alsın, MVP’de Durant olsun.

Dipnot: Rubio nerede lan? Sırf şu pas için bile alınabilirdi yani :(


19 Ocak 2013 Cumartesi

Das Fußballwunder von Dortmund

Bugün sözlükte gezerken çok mükemmel bir videoya rastladım. Dortmund'un son on senesini konu alan bir belgeselden kısaltılarak yapılmış. Belgeselin adı "Dortmund'un Futbol Mucizesi." 45 dakikalık videoyu zamanınız varsa izleyin bence. Çok güzel bir çalışma olmuş. (Not: Video maalesef Almanca.)


14 Ocak 2013 Pazartesi

The Following


21 Ocak'ta Fox kanalında yayın hayatına başlayacak bu dizi. Başrollerinde Kevin Bacon ve James Purefoy gibi benim şahsen çok beğendiğim iki aktör var. (Sleepers'ı kesinlikle izleyin.) Dawson's Creek gibi bir dizinin yapımcısı yapıyor üstelik. Tabi konu bu sefer gençlik değil. Seri katiller... 

Konusu ise herkes için ilgi çekici: 9 yıl önce 14 tane öğrenciyi öldüren eleman tekrar hapisten çıkar. FBI ise katili tekrar yakalamak için ekip kurar. Ekibe de aslında ajanlığı bırakmış olan ama seri katili önceden yakalayan Ryan Hardy (Kevin Bacon) geri çağrılır ve olaylar gelişir...

Dizi oyuncuları da senaryoya hayran kaldıklarını belirttiler açıklamalarında. Kevin Bacon senaryoya ne kadar hayran kaldığını belirtirken, yapımcı Williamson da ıyuncuların kabul ettiğinden ne kadar minnettar olduğunu ve dizinin sadece drama, romantizm ekseninde değil, ayrıca korkuyla da harmanlanacağını söyledi.

Benim en çok dikkatimi çeken nokta ise şu: Kevin Bacon sırf dizi için FBI'a gitmiş ve araştırmaları nasıl yapıyorlar, ipuçlarını nasıl yakalıyorlar diye bir sürü araştırmada bulunmuş. Bu bile oyuncuların diziye ne kadar önem verdiğini belirtiyor. En büyük korkum senaryonun çok klişe gözükmesi idi; ama yapımcı beklediğiniz seri katil dizilerinden biri olmayacak bu dediği için biraz daha rahatım o konuda.

Dizinin en çok ilgi çekecek noktalarından biri de dedektif - seri katil arası diyaloglar. Homeland de ki diyaloglar gibi olursa çok mükemmel bir yapım olabilir...

Bunlar için hepimiz 21 Ocak tarihini bekliyoruz. Umarım takip edilecek yeni dizimiz de "The Following" olur.

IMDB Sayfası için Tık!




10 Ocak 2013 Perşembe

Yeni Ray Allen: Ben McLemore

Bu sene drafta girecek oyuncuları tanıtmaya devam ediyorum. İlk olarak Nerlens Noel'i tanıtmıştım. Okumak isteyenler, Tık! Şimdi ise sırada bir diğer favori oyuncum, Amerkalıların "The New Ray Allen" dedikleri Ben Mclemore var. Yazıyı normalde yazmayacaktım üşengeçlikten ama bu sabah ki performansını görünce kıyamadım kendisine. Okuyorsan ses et len ehehe.


1992 doğumlu McLemore NCAA'de şutör gard mevkisinde oynuyor. Yaklaşık 1.96 boyunda ki oyuncu tam anlamıyla "Kadife Bilek." Atletizmi fena olmayan oyuncunun görünürde ki en büyük dez avantajı top hakimiyeti ve defansı. Ki onlar da orta-iyi seviyesi arasında ve gelişmeye müsait. Şu sıralar oynadığı oyunla Mocklarda ilk sıraya kadar tırmandı ve Cody Zeller'ı aşağıya attı. 

Şu ana kadar ki oynadığı 13 maçta 29.9 dakika da 15.6 sayı, 5.5 ribaunt ortalamalarıyla oynuyor. %49 ile iki sayı, %40 ile de üç sayı yüzdesi var. Serbest atışlarda ise %89. Onun hakkında bugün daha uyanır uyanmaz yazmamın sebebi ise yukarıda bahsettiğim gibi bugün ki istatistikleri. Iowa State karşısında McLemore 10/12 FG ile 33 sayı buldu. Asıl önemlisi ise 6/6 üçlükle oynaması ki bunların biri maçı uzatmaya götüren, son saniyede gelen üçlük. Uzatmada da takımının kazanmasında büyük payı var.



Onu sadece bir şutör olmaktan çıkaran ise atletizmi. Tek başına top sürerek sahayı rahatça koşabiliyor. Ve açık alan yakalamışsa posterlik smaç vuruyor. Dribling kabiliyeti de üst seviyede. Pota altına rahatça girebiliyor ve müdahale bile alsa topu elinden güçlü bir şekilde çıkartabiliyor. Emm... He hatırladım, defansif açıdan gelişmeli dedik. Savunmasında olan sıkıntıyı atletizmi ve kanat genişliğiyle kapatabiliyor. Pas kabiliyeti... Muhtemelen en sıkıntılı konu burası. Bazen gerçekten çok aşırı bencil olabiliyor. -Hayır, Kobe kadar değil ehehe.- NBA'de daha sıkı savunmalarla karşılaşacağı için pas oyununu biraz daha geliştirmeli.

Tamam pas en sıkıntılı değilmiş. Konsantre olmayı unuttuk ya. Eleman halbuki savunmaya tam konsantre olamıyor. Bazen sırf top çalma uğruna adamını rahatlıkla kaçırabiliyor. Sert baskı kuramıyor rakip oyuncu karşısında. 

Sonuça geldik; sonuç olarak elimizde çok iyi bir şutör olabilecek, bencilliğini de atabilirse takım oyununa büyük katkı sağlayacak bir oyuncu var. Tabi atletizmi de cabası. NBA için savunmaya konsantre olmayı ve alan kapatmayı biraz daha öğrenmesi lazım. Velhasıl kelam bu potansiyelle iyi yerlere gelebilir. Çalışarak tabi.